Yağmuru yaşamak

Dün ekinoksun olduğu gün yani 23 Eylül Cuma günüydü, gece ve gündüzün saat olarak eşit olduğu ve Sonbaharın başladığı tarihti. Biz de karımla birlikte sabah güne erken başladık, saat beş gibi arabayla yola çıktığımızda şehirde yağmur atıştırıyordu. İklimler mi değişti bilmiyorum ama hava sanki kış gibi soğuktu, arabadaki derece sekizi gösteriyordu. Şarköy’e geldiğimizde saat dokuzu biraz geçiyordu ve hava günlük güneşlikti. Biz kaç gündür İstanbul’da güneşe bile hasret kalmıştık. Güneşi görünce açılan çiçekler gibi bizler de kısa kollu tişörtleri üzerimize geçirdik.

Evde hareketli geçen günün ardından akşamüstü beş gibi işlerimizi bitirip denize karşı oturduk. Bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde günün yorgunluğunu atarken gökyüzünde bulutlanma başladı ama güneş hâlâ parıldıyor. Bir ara evin arka tarafına geçip başımı kaldırıp baktığımda karanlık bulutların gökyüzünü kapladığını gördüm. Yakın bir zamanda yağmur başlayacak diyeceğim ama ön tarafta hiçbir şey yok. Şu ân mavi bir gökyüzünde güneş parlıyor, sadece küçük beyaz bulut geçişleri var.

Denize bakıyorum da sahilden 100 metre açıkta şimdi iyice genişlemiş olan kumluk deniz kuşlarının dinlenme ve toplanma alanı olmuş. Martıların bazıları sanki deniz kuşu değilmişler gibi dalgaların içinde kanatlarını sallayarak yıkanmaya çalışıyorlar. Halleri gerçekten komik ama şu ân onları tedirgin eden herhangi bir şey yok.

Her zaman olduğu gibi yağmayacak diye içimden düşünürken biraz önce arka tarafta gördüğüm koyu bulutlar mavi gökyüzünün yerini almaya başladı. Havanın bu kadar hızlı değişmesi inanılacak gibi değil. Üstüne üstlük uzaklardan gelen gök gürültülerini duyunca karımla ister istemez birbirimize baktık. Yağmuru geride bıraktığımız düşünürken meğer öyle değilmiş.

Derinden gelen o gök gürültüsü sesleri kopkoyu bulutların eşliğinde çok geçmeden bulunduğumuz yere ulaşınca umudumuzu da kaybettik. Kararan havayla birlikte masayı ve iskemleler ile bambu koltukları yağmur başlarsa düşüncesiyle ıslanmamaları için balkon altında kuytuya aldık. Açıkta demirde yatan büyük tanker de sadece gece hava karardığında yaktığı güvertesini aydınlatan parlak ışıklarını hiç düşünmeden yaktı.

Çok geçmeden de komşuların gergin tentelerine ve bizim asmanın yapraklarına vuran ilk tıkırtıları işittik. Kiremit rengi yer karolarının üzerinde ilk küçük yağmur damlaları düşmeye başladı. Derken o minik damlaların yerini daha büyükleri almaya başladı, ardından da şimşekler ve onu takip eden gök gürültüleri her yanı kapladı. Denizin üzerinde yağan yağmurun düştüğü yerlerde bıraktığı sık görünen kabarcıklar var.

Evin içine girmek bir ân olsun içimden geçmedi, bulunduğum yerden memnunum. Hâlbuki İstanbul’da olsak eve kaçar, içeriye su girmesin diye hemen camları kapatmaya çalışırdım. Burada ise dışarıda açık havada bambu koltukta oturmuş, kadehimdeki kırmızıyı yudumlarken dikkatle her şeyi izliyorum. Kendimi mutlu hissediyorum, tedirginliğim yok.

Çok geçmeden burnumuzda rüzgârla birlikte yağan kuvvetli yağmurun ıslattığı toprağın kendisine has akıl almaz güzel kokusu bizi kolları arasına alıverdi. Yağmurla birlikte topraktan yükselen bu kokuyu taze kesilmiş çimenin kokusu gibi her zaman sevmişimdir. Derken çevremizde ve denizin üzerinde kapalı pencerelerin arkasından hiç göremeyeceğimiz bir renk cümbüşü karşımıza çıktı. Koyu grinin çeşitli tonları sanki üzerimize çöktü.

Bambu koltukta otururken ayağımın bir karış ötesine deli gibi yağmur yağıyor, su damlaları yere vurup dört bir yana sıçrıyor ama benim kılım bile kıpırdamıyor. Bunca zamandır sadece bunu bekliyormuşum gibi yağmurun içinde yaşamak ve onu yüreğimde hissetmek istiyorum. Masanın diğer yanında karım sakin bir şekilde etrafı izleyerek sigarasını içiyor. Bu sakinliğin içinde tek telaşlı olanlar ise gök gürültüsünden deli gibi korkan yakınımızdaki minik kediler, huzursuz bir şekilde masanın altına sığınmış etrafı dinliyorlar.

Artık azalmasını beklerken, gök gürültüleri ve şimşeklerden sonra yağmur hızını iyice arttırdı, denize ardı ardına yıldırımlar düşmeye başladı. Öyle bir renk ortaya çıktı ki anlatılacak gibi değil, gri kızılımsı bir su perdesi denizin üzerini kapladığında karşı kıyılar artık hiç görünmüyordu. Oturduğum yerden kadehimdeki şarabı yudumlarken, bu güzellikleri keyifle izliyorum, bir yandan da neden bu güne kadar böyle bir güzelliğin farkında olmadığım için hayıflanıyorum ama her şeyin bir zamanı olduğu da kesin.

İlerleyen saatle birlikte hava artık kararmaya başladı, yağmur da gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlar eşliğinde bütün şiddetiyle yağmaya devam ediyor ama benim yerimden kıpırdamaya hiç niyetim yok. Bu güne kadar yağmurda hiç yaşamadığım, hissetmediğim böyle güzel bir duyguyu geride bırakmak şu ân düşüneceğim en son şey.

Kuvvetlenen rüzgârla birlikte yağmur taneleri ayağımın ucundan daha içeriye girmeye başlayınca içeri girip girmemeyi düşündüm ama henüz çok fazla ıslanmadım. Rahmetli annemin deyimiyle ‘şeker miyim ki eriyeceğim?’ Evin etrafında bulunan yeşillenmeye yüz tutmuş boş alanın bazı kısımları suyla kaplandı bile, önceki yıllarda gelen dalgalarla birlikte daha kötülerini de görmüştüm. Bu nedenle fazla umursamadım, bana yaşadığımı hissettiren bu ortamı bırakmak niyetinde değilim.

İçtiğim belki bir kadeh kırmızı ama yaşadıklarım görüp hissettiklerim ve burnuma dolan kokular beni daha çok etkiledi. Yaşadığımın gerçekten farkına vardım, zaten çok geçmeden sanki hiç yağmur yağmamış gibi hava değişti, denizin üzeri süt liman sakin. Yerler ıslak ama görünen sadece bu. Doğanın gösterisi sona ermişti, kadehlerimizi alıp içeriye girdik, artık yemek zamanı.

Reklam

8 comments

  1. Çocukken yağmurda arkadaşlarımızla tişörtlerimizi çıkarır acıbademdeki korulukta öyle yürür veya koşardık bu müthiş güzel bir duyguydu, şimdi ise sizin anlattığınıza benzer farklı bir düşünce boyutunda tad alma var ki o da en az gençlikteki kadar lezzetli.

    Liked by 2 people

    • Oğuz Bey, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Demek siz de çocukluğunuzu Kadıköy tarafında geçirdiniz, benimki de Feneryolu, Kalamış ve Fenerbahçe’de. Yağmurda sadece içimden hissettiklerimi aktarmaya çalıştım, O dakikaları yaşamak da yazmak da çok keyifliydi, selam ve saygılarımla…

      Liked by 2 people

  2. Merhaba Gürcan Bey; Bu güzel Yağmuru Yaşamak yazınız beni lise yıllarıma götürdü. Hani ahmak ıslatan yağmuru derler ya işte öyle yağmur yağdığı bir gün sınıftaki tüm kızlar kol kola yağmurda yürümüştük. Islanmadığımızı sandığımız anda saçlardan sular süzülmeye başlamıştı. Ve evet boşuna dememişler Ahmak ıslatan Ama ne gam, yağmurda ıslanmanın keyfini hala hatırlarım tıpkı yazınızda hissettirdiğiniz gibi bizim içinde kokusuyla, ıslatmasıyla çook güzeldi… Selam ve sevgilerle keyfiniz bol olsun.

    Liked by 2 people

    • Merhaba Alev Hanım, öncelikle güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. İstanbul’da Elif’in işleri bitip Şarköy’de yazlık boşalınca buraya kaçtık. Okulların açılması yazlık yerlerin boşalması için vesile oluyor. Etraf sakin ve kalabalık yok. Geldiğimiz gün yağan yağmur yazı yazmamı tetikledi. Dün sabah da denizin ortasında oluşan sığlığa altı tane Flamingo gelip kondu ve akşam hava kararana kadar orada dinlenip suyun içinde beslendiler. İlk defa burada böyle kuşlara rastladığımız için telefonlarımızla onlarca resim çektik ama denizde güneşin yansıması iyi bir poz yakalamamıza engel oldu. Makineniz ve siz olacaktınız ki kim bilir ne kadar güzel pozlar yakalardınız. Bu mevsim Ekim sonuna kadar bizim sevdiğimiz zamanlar, Deniz bir yana gece yıldızları görüp sessizliği ve huzuru yaşıyoruz. Sizler de eminim Kuşadası’nda aynı ortamın içindesinizdir. Selam ve sevgilerimle…

      Liked by 2 people

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s