İlginç bir ikili ama birbirleriyle ortak bir düzlemde buluşuyorlar. Yaz aylarını Şarköy’de geçirdik, sabah erken uyanmaya alışık olduğum için bilgisayarımı alıp dışarıya çıkıyorum. Eylül ayı gelince yazlıkçılar geri dönmeye başlarlar, onların gidişiyle birlikte beslenen kedi ve köpekler de arkalarından miras olarak geridekilere kalır. Sezonluk hayvan sevgisi ve bakımı bizim ülkemizde çok yaygın, ancak bunu hayvanlara anlatma yolu çok kötü. Hayvan her gün mama yediği yere gidip beklemeye başlıyor ama ne gelen var ne giden. Her yer kapı duvar olmuş, aç kalacak değil ya o da doğal olarak soluğu yaşanan yerlerin kapısında alıyor. Yazın sıfır olan trafik bir anda yedi sekize kediye çıkıyor, bizler yemek yerken onlar da çevrede bin bir takla atıp, miyavlayıp kendilerini göstermeye çalışıyorlar.
Başlarda umursamamaya çalışsanız da sonunda dayanamayıp gidip bir yerden kedi maması satın alıyorsunuz. Çevrenizdeki bütün kedileri doyurmaya kalksanız başa çıkmaya imkân yok, sizler de doğal olarak yavrusu olanları veya yakın gördüklerinizi beslemeye çalışıyorsunuz. Eskiden Mart ayı esprileri yapılırdı ama artık kedilerin üreme dengeleri altüst olmuş, senede dört beş defa doğum yapıyorlar. Mamaların içindeki kimyasalların onların hormon ve üreme dengelerini değiştirdiklerini söyleyenler var ama ben sadece söyleyenlerin yalancısıyım.
Etrafa konulan mamalardan beslenen hayvan çeşidi de gün geçtikçe artıyor, kargalar da bu hayvan kategorisine eklendiler. Yazın her yerde bolca mama bulurlarken, Eylül ile birlikte bunlar da azalıyor. Doğal olarak mamanın izini sürüp beslenmeye çalışıyorlar. İşte sabah dışarıya çıktığımda benim yolumu gözleyen kediler hemen etrafımda yerlerini alıyorlar. İlgilenmemeye çalışsam da bacaklarıma sürünenler kediler beni mama vermek için zorluyor. Kedilerle pek yakın olmasam da, onlara elimi kesinlikle sürmesem de sürekli hamile olan birini de besleme konusunda duyarsız kalamıyorum.
O sabah bir kaba mama, diğerine de su koyduktan sonra bilgisayarımın başına oturdum. Bir olan kedi derken ikiye çıktı, yanlarına bir de karga eklendi.

İşimi bırakıp onları izlemeye ve görüntülemeye başladım. Yavruları olan kedi asabi olduğu için önce o yemeğini yedi, diğeri su içip kenarda sessizce bekledi. Karga da bir iki adım ötede onları izledi. İlk kedi mamasını yedikten sonra suyunu içip gitti, sırası gelen kedi mama yemeye başladı.

Karga da korkmadan bir adım daha yaklaştı. Kediler gidince de gelip mamasını yedi ve suyunu içip gitti. İlginç bir hiyerarşi var, herkes sırasını biliyor.


O arada bir başka hamile kedi daha çevremizde yerini aldı, karım hepsini seviyor, onlara isimler takıyor. Komşuların Paspas adını verdiği sarılı siyahlı kedi karnı burnunda etrafta dolaşıyor. Karımın sokak kızı İrma adını verdiği gri kırçıllı kedi ise başka bir âlem.

Bahçede çekirge ve kuş peşinde, uzakta havaya zıplayan bir kedi gördüğümüzde onun İrma olduğunu anlıyorsunuz. Karımla araları çok iyi, doğal olarak onu da kadroya aldık.

Üç kediyi kesin olarak besliyoruz ama münferit sayımız da altı.

Komşumuz Levent, bazı geceler sahilde kamışla balık yakalıyor, deniz ve balıkçılık onun için bir tutku. Uzun saatler sıkılmadan sabırla oturup oltayı izliyor, balıkları büyük bir emekle tutuyor. Bir gece balkonda otururken Levent önümüzden koşarak geçti, ne olduğunu göremedik ama dönüşte konuştuk, kediler tuttuğu balıklara dadanmış onları kovalıyormuş. Bir saat sonra tekrar sinirli bir kovalamaca yaşandı, balığı Levent kedinin ağzından almış. Yukarıya torba içinde astığı balıkları tırmanıp bir şekilde almışlar. Bunların arasında karımın sokak kızı İrma’sı da var.
Bir gün Paspas’ın karnından onun doğurduğunu anladık, hayvan bir yerlerden gelip verdiğimiz mamayı yiyor, suyunu içip tekrar koşa koşa gidiyor. Komşular onun kapalı bir evin balkonunda doğurduğunu haber verince karım merakla o yeri izledi ama çok geçmeden büyük bir sürprizle karşı karşıya geldi. Bir akşamüstü balkonda köşede minik sarı bir yavruyla karşılaştı, daha gözleri açılmamış fare kadar bir şey.


O ufaklığın Paspas’ın getirip bıraktığı yavrusu olduğunu öğrenince de bir karton kutu bulup boş olan bir evdeki dolabın üzerine o kutuyu koyduk. Köpeklerden korumak için de o gece uyuyana kadar gözledik.
Sabah uyandığımda merakla gidip kutuya baktım, anne ve yavrusu oradaydı. Mama ve su verip kendi işime baktım. Kahvaltı etmeden önce karım gidip durumu kontrol ettiğinde anne ve yavrusu yine yerindeymiş. Bir iki saat sonra gidip baktığında ise karton kutunun yere düşmüş olduğunu, anne ile yavrunun ise ortada olmadığını görmüş. Köpeklerin onlara zarar verdiğini düşünerek üzüntüyle etrafı aradı ama ortada yoktular.
Üzüntüyle aranırken komşulardan biri annenin ağzında yavruyla bizim bahçedeki ağaçtan yukarıya çıktığını söyleyince şaşırdık. Çıkıp merakla balkona baktım, o sarı yavru oradaydı. Karım sevinçten ne yapacağını şaşırdı, Paspas ikidir yavrusunu taşıyıp bizim eve getiriyordu. Karım gidip o kutuyu olduğu yerden aldı ve üst balkona yerleştirdi, orada kedilere gizlice bakmaya başladı. Kutunun üzerini de ıslanmasın diye kalın muşambayla örttük, altına da şezlongun bir parçasını koyduk.

Bir gece nasıl bir fırtına çıktı anlatılacak gibi değil, ben gerçekten ömrüm boyunca böyle bir şey görmedim. Bulutlar sanki birkaç yüz metre üzerimizde, şimşekler çakıyor, yıldırımlar etrafımıza düşüyor, gök gürültüsü evin içinde kulakları sağır edercesine patlıyor. Yağmur deli gibi yağarken dışarıdan gelen miyavlama sesiyle karım balkona çıkmış ve yavru ile ananın dışarıda olduğunu görmüş. Kedi, korkuyla kutudan yavruyu dışarıya almış ama yağmur ve fırtına inanılmaz. Karım onları yeniden kutuya yerleştirip üzerini de sıkıca kapatmış.
Gece yarısı uyandığımda o balkonda ışığı yakmış pijamasıyla yağmur ve fırtınanın içinde etrafa bakınıyordu. Olanları anlattı, yavru kedi ortada yokmuş ve anne kedide acı acı miyavlıyordu. Hiç düşünmeden elime feneri alıp, klimanın altını ve köşeleri aramaya başladım ama yavru gerçekten ortada yok. Korkuyla balkondan aşağıya düştüğünü düşünerek aşağıya bahçeye çıktık, o fırtınada çiçeklerin ve otların arasını aradık ama yavru maalesef ortada yok. Üzüntüyle geri döndük uyumaya çalışsak da bu pek mümkün olmadı.
Sabah yine etrafa baktık ama yavru ortada yok, açtığımız televizyon da çalışmıyor. Olabilecek her şeyi denedik olmayınca da televizyoncuyu aradık, o bize düşen yıldırımlar nedeniyle oluşan aşırı elektrik yüklemesinden televizyonun yanmış olabileceğini belirtti. Çevremizde bulunan birkaç evde de aynı durum yaşanmış.
Bir ara annenin sesini duyup balkona çıktığımda yavru ile anayı gördüm. Yavru demek ki o fırtınada göremeyeceğimiz bir yere sığınmış. Karım onları görünce çocuklar gibi sevindi, Kasım ayı başında İstanbul’a dönene kadar da o yavruya gözü gibi baktı.

Komşularla konuşup daha anne sütü emen yavru ve ana için yardım rica etti, onlara mama bıraktı. Haberlerini ve resimlerini de düzenli aldı, yavru kendisini kurtarmıştı.

Birkaç gün önce camdan karımı uğurlarken yüksek defne ağacının üzerindeki karga yuvası dikkatimi çekti. Baharda orada bir karga yavrusu vardı ve uçtuğunu da görmüştüm. Şimdi ise yuvada bir kedi vardı ve orada uyuyordu. Herhalde erkek kedilerden kaçmak için oraya sığındı diye düşündüm. Daha sonra tekrar baktığımda, kedinin oturmuş merakla etrafı izlediğini gördüm.

Ertesi sabah gün ışıdığında merakla camdan yuvaya baktım, kedi yine orada uyuyordu.

Karıma gösterdiğimde şaşırdı ve o da resim çekti. Gün içinde kedi yuvada yoktu, belli ki artık beslenmek için orayı terk etmişti. Akşamüstü kediyi yine yuvada gördüm, hava kararırken de oradaydı. Kedi o karga yuvasını benimsemiş orada yaşamaya başlamıştı. Sabah uyanınca yine baktım, orada uyumaya devam ediyordu. Yağmurlar yağana kadar herhalde yuvadan ayrılmayacak ama sonrası meçhul. Bunu ben de merak ediyorum.
Çok güzel yazmışsınız.Her yaz yıllardır aynı şeyleri bizde yaşiyoruz.Civarımızdaki kediler bizim bahçeyi güvenilir bir yer olarak görüyorlar herhalde yavrulamak için geliyorlar .Tabi bizde kıyamayıp mama verince hepsi bizim kedimiz oluyor .Yaklaşik her sene 10-15 kedi besliyoruz.Kışında Gebzedeyiz ama kedilerimizi yine bırakamayıp internetten mama alıp komşulara gönderiyoruz.Onlarda sağolsunlar ilgileniyorlar ama yine de bir daha ki yaza kadar sadece 1-2 tanesi sağ kalıyor.Kış şartlarına dayanamıyorlar.
BeğenLiked by 2 people
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Kediler aslında benim benim ilgi alanım dışında ama yine de aç ve sokağa atılanlara acıyorum ama eve kedi almaya karşıyım.
BeğenBeğen
Bizde de durum farklı değil 😁 hele kışlık evimizdeki aynı siyah- sarı sizin balkon kedisi gibi , çok da hamarat neredeyse yılda iki defa doğuruyor. Çok da akıllı bizim evde büyütüyor sonra herbirini başka yerlere yerleştiriyor😁inanılmaz. Bir de güzel terbiye ediyor ki şaşıyorum. Söyle çocuklarına soğanların içinden çekilsin dediğim zaman çağırıyor çıkarıyor onları. Keyifle okudum👍
BeğenLiked by 2 people
Kedilerden oldum olası uzak durdum, onlara elimi kesinlikle sürmem. Onlar sayesinde iki defa kuduz iğnesi yani toplamda 23 iğne yemek zorunda kaldım ama bu durum onları beslememi ve korumamı engellemiyor. Karım ise bütün hayvanlara bayılıyor ve sevmeye çalışıyor. En son Şarköy’de karada olan hasta bir karabatağı sevmeye çalıştı ve hayvan karımı elinden ısırdı. Bizim tarafta vaziyetler böyle, yorumunuz için de teşekkür ederim.
BeğenLiked by 1 kişi
Yavru kediye bir şey olacak diye korktum okurken. Biraz ilgilenince bile insan hemen bağ kuruyor. Umarım anne-yavru sağlıklı bir kış geçirirler. İyi ki onlara sahip çıkmışsınız.🙏🏼
BeğenLiked by 2 people
En son fotoğrafta yavru çok sağlıklı görünüyordu, onlara karım sahip çıktı. Ben kedilere hiç el süremiyorum ama mama alıp verebiliyorum. Acıktıklarında gelip ayaklarıma sürünmeleri bile beni geriyor. Bu arada Alev Hanım selamınızı bana ulaştırdı.
BeğenLiked by 2 people
Çok güzel bir yazı. Okurken içim sıcacık oldu. Yürekleriniz dert görmesin.
BeğenLiked by 2 people
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim, bakalım bu yaz sonunda nelerle karşılaşacağız?
BeğenLiked by 1 kişi
Güzel hikayeler yasamanızı dilerim. Ve sokağa terk edilen canların son bulmasını. Sokakta başlayan yaşam sokakta biraz da sizin bizim gibi insanların desteği ile devam edebilir. Sonrası doğanın takdiri elbette. Ama evde bakılıp terk edilenlerin sokak hayatına adapte olup hayatta kalabilmeleri oldukça zor. Yıllardır eşimle sorumsuz sahipleri tarafından sokağa terk edilen canları sahiplendirmek veya barınmalarını sağlamakla uğraşıyoruz. Sorumsuz insanlar hep var olacak. Bizler de onların izlerini silmek ve doğanın dengesine yardım için uğraşacağız. Bu sebeple sizlere saygılarımı sunuyorum. 🙏
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkür ederim, sizlerin çabalarının yanında bizimkiler denizde bir damla misali.
BeğenLiked by 1 kişi