Müzik ama…

Her erkeğin keyifle ve gururla anlattığı birkaç olay vardır, askerlik ve çapkınlık meseleleri en önemlilerindendir. Ben nedense bu güne kadar bunlar hakkında herhangi bir şey yazmadım, içimden iki satır yazmak da gelmedi. Yine istekli değilim ama şimdi karmaşık müzik zevkim konusunda bir şeyler yazmak istiyorum, müzik gerçekten bambaşka bir şey!

Her insanın dinlemeyi sevdiği müzik vardır, o tarz kişiyi dinlendirir, keyif ve huzur verir. Ya çorba gibi zevki olanlar ne yapacak? Güzel olan her şeyi severek dinlerim sözüyle kimse bana gelmesin, böyle düşünmüyorum. Dinlenen müziğin o anki ruh durumuyla ilişkisi olduğuna inanıyorum. Öncelik tanımıyorum, yani dinlediğim müzik ruh halimi etkiliyor olabilir, ya da ruh halime göre de müzik açmış olabilirim.

İnsan eğer profesyonel olarak müzikle ilgilenmiyorsa, eminim günün her saati açıp müzik dinleyemez. Ben de dinlemiyorum ama ne zaman bir iş yapsam otomatik olarak ıslık çalmaya başlıyorum. Nasıl oluyor bilmiyorum ama oldukça tuhaf bir durum. Beynimin içinde nasıl oluyorsa müzik sürekli çalıyor, eğer oturuyorsam el veya ayak parmaklarım düzenli ritim tutuyor. Karım bunu her fark ettiğinde benimle dalga geçiyor.

Ne çalıyorum, ne dinliyorum konusuna gelirsek durum oldukça karışık. Çocukluğumuzda büyüklerimiz tarafından açıldığında İstanbul radyosunu dinlerdik, türküler ve sanat müziği şarkıları kulaklarımızdaydı. Sanatçıları sesleriyle tanır, şarkılarını bilirdik. Zeki Müren, Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Behiye Aksoy merakı o zamanlardan kalmıştır. Eğer otobüsle bir yere gidiyor veya dönüyorsak, sabahları şoförün açtığı radyoda çalan Yurttan Sesler Korosundan türküler çok hoşuma giderdi.

1968 yılında Nisan ayı başında Edirne’de eve küçük kız kardeşimin yedinci doğum günü için bir pikap alındı. Mavi renkli sert plastikten yapılmış şey, radyonun konulduğu dolabın üzerinde kendisine hemen bir yer buldu. Babam pikaptan çıkan, elektrik kablosu dışında başka bir kabloyu radyoya takınca bu yakınlığın sebebi de anlaşıldı. Garibimin radyo olmadan sesi çıkmıyormuş.

Annem pikabın üzerine bir örtü ararken tabii ben de 7 Nisan’da ki doğum gününe kadar onu kurcalamam için ilk uyarıyı aldım, Babam denemek için küçük kırkbeşlik plaklardan bir tane almış bu Berkant’ın o günlerde radyoda çok çalan Samanyolu plağıydı. Babam, pikabın üzerinde bulunan kolu geriye doğru alınca ortadaki plağın konulduğu yuvarlak da dönmeye başladı. Babam o kolu plağın en dışına iliştirince bir iki cızırtıdan sonra da radyoda müzik çalmaya başladı.

Bir şarkısın sen

Ömür boyu sürecek derken bir de baktık ki şarkı bitmiş. Bir daha derken o plak günde en az on defa dinlenir olmuştu.

Görsel: Pinterest

Zaman ilerleyince radyoda Tanju Okan’ı, Ömür Göksel’i, Alpay’ı, Barış Manço’yu, Cem Karaca’yı tanıyıp dinler olduk. 1969 yılında İstanbul’a geldiğimizde, Cuma günleri saat beşten itibaren birkaç saat deneme yayını yapan İstanbul Teknik Üniversite televizyonu ile tanıştık. Fecri Ebcioğlu’nun sunduğu müzik programında popüler sanatçılarla ve Yasemin Kumral gibi genç müzisyenlerle tanıştık.

Babamla birlikte 1971 yılında bir gün Biga’ya gitmek üzere İstanbul’dan yola çıktık. O zamanlar İstanbul’dan Biga’ya doğrudan sabah akşam otobüs var, bunu dışında aktarmalı olarak gitme şansı var. Babam Allahtan pratik düşünceli bir adam olduğu için biz önce Kartal’dan vapura binip Yalova’ya geçtik. Oradan bir otobüsle Bursa’ya ve nedense Bandırma yerine Balıkesir’e geçtik.

Akşam gün inerken oradan bir midibüsle Çan’a hareket ettik. Mis gibi kokan, kuş ve böcek seslerinin hâkim olduğu çam ormanları arasında kalabalık arabada giderken, orada şoförün çaldığı bir şarkı çok hoşuma gitti. Orhan Gencebay’ın ‘Zamanı yok’ isimli şarkısını ve diğerlerini yol boyunca dinledim. Hoşuma gittiğini fark ettim ve o günden sonra da Orhan Gencebay’ın bazı sevdiğim parçalarını bugüne kadar hep dinledim, dinliyorum da.

1973 yılında halk oyunlarına başlayınca davul zurna ve klarnet ile onların çaldıkları müzikler ön plana çıktı. Bir sene sonra İzmir’e okumaya giden abim tatilde lepiska gibi uzun saçlarıyla eve geldiğinde yanında 33’lük LP plaklar da vardı. Bizim eski pikapta, Bülent Ortaçgil, Pink Floyd, Deep Purple, Who, İron Butterfly, Queen, King Crimson, Jethro Tull,Led Zeppelin yani rock müzik devleriyle tanıştım.

Bülent Ortaçgil’in

Şık Latife kişinin teki

Senin gibi benim gibi.

Sözleriyle başlayan Şık Latife,

Bugün yağmur bir kadın saçıdır, diye başlayanYağmur şarkılarını hep sevdim.

Deep Purple’ın Child in time, King Crimson’ın Epitaph şarkıları hep severek dinledim. Halk oyunlarına devam ederken, onun dışında hard rock müzik dinlemeyi sürdürdüm. O arada Bülent Ersoy’un bazı şarkılarını da sevdim. Mazhar Fuat Özkan ve Bodrum şarkısını ve diğerlerini hâlâ keyifle dinlerim.

1980’li yıllara geldiğimizde, Turgayın tavernası Derya, Ercan Turgut ve Ferdi Özbeğen şarkılarını sevdim. Bir arkadaşımın açtığı müzik evinde gönüllü çalışırken, AC/DC ve onların Hell Bell şarkısı gönlüme işledi. O arada Avustralyalı grup Men At Work ve onları Settle down my boy şarkısına bayıldım. Barry White’ın tok sesini çok sevdim. 1982 yılında Kaş’a ilk gittiğimde, orada Bob Marley ve Reggie dinlemeye başladım.

Yaşım ilerledikçe durulup sakin şarkılar dinleyeceğime metal müziğe merak sardım. Unkapanı bir ara resmen mekânım oldu, oradan bulabildiğim metal müzik gruplarının kasetlerini topladım. Metallica, Manover, Iron maiden, Megadeth, Guns’n Roses hep severek dinlediğim gruplardır.

Bu arada Rainbow, Scorpions dinliyorum, Andrea Bocelli ile Emma Shaplin beni dinlendirir. Volkan Konak, Sertap Erener, Sevval Sam, Teoman, Manga, Nilüfer ve Şebnem Ferah dinlemeye bayılırım. Şimdi gelelim ilk başladığımız yere, çorba gibi görünse de ben saydıklarımın hepsini elimin altında bilgisayarımda hep bulundururum, bu arada Contry müzik dinlemeyi de severim. İş yaparken ıslık çalmaya da devam ederim. Sizin cephede durum nedir bilmiyorum ama ben müziği işte böyle algılıyorum. Bu arada bir şeyi fark ettim, yazı yazarken ıslık çalmıyorum.

Reklam

4 comments

  1. Merhaba Gürcan Bey,
    Keyifle okuduğum bu güzel yazınızla birçok anılarımı hatırlattınız varolun. Lisede müzik seçmeli dersimdi. Korodaydım iyi de mandolin çalardım. Org’um var, hiç çalamadığım akordeonum var. Ama evdeyken radyo veya teyp açıp dinlemek hala hiç aklıma gelmez… Şimdilerde yalnız yürüyorsam kesinlikle müziksiz yapamıyorum… Ah bir de bana da hastalarım şarkı mırıldanan doktor hanım derlerdi. Hiç farkında değilim ama öyleymiş. Bazen yemek yaparken mırıldandığımı fark ederim. Ve sanırım ben de ortaya karışık seviyorum. Yabancılardan Julio İglesias hala en sevdiğimdir. Selam ve sevgilerimle…

    Liked by 1 kişi

    • İyi akşamlar Alev Hanım, yine çok güzel yorumlar yazmışsınız, çok teşekkür ederim. Güzel sanatlarla aram gerçekten çok kötüydü ama halk oyunları ve müzik dinlemek başka bir şey. Islık olayı halk oyunlarından kaldı, iyi biliyorum. Her çalışmada davul zurna, klarnet tutacak para olmayınca ıslıkla oynar hale gelmiştik. Ben de ıslık çalmayı seviyordum, ezgileri de iyi kıvırdığım için ıslıkçıbaşı olmuştum. Bu olay ruhuma işlemiş olmalı ki evde iş yaparken farkında olmadan ıslık çalıyorum. Bakın siz de şarkı mırıldanıyormuşsunuz. Valla önemli olan mutlu olmak gerisi boş. Gençliğimde içimde ukte kalmış olan tek şey omuzlarıma kadar saçlarımı uzatamamaktı. Birader İzmir de rahattı ama evde askerlik devam ediyordu. Julio İglesias’ı özellikle Manuela şarkısını ben de çok severim, Bilgisayarımda sevdiğim grupların albümleri bolca var. Greek müziğinde Haris Alexiou da keyifle dinlediklerimin arasındadır. İlkokulda mandolinim oldu ama ayar düğmeleri bozuktu, derslere devam edemedim. Siz ne güzel çalıyormuşsunuz, Hastalarınıza şarkı mırıldanmanız çok güzel, keşke size rastlamış olsaydım. Bu arada otomobil pikaplarına da bayılırdım ama plakları yazın arabada unutanlara da çok gülerdim. çenem yine düştü, selam ve sevgiler bizden, tekrar iyi akşamlar.

      Liked by 1 kişi

      • İyi akşamlar Gürcan Bey; Benim araba teybimde o yıllarda 1976 kartuş vardı kocaman 😁 aynı parçayı geri sarıp dinledikçe onlarda güneşte eğilmeden bozulurlardı. Her şey zamanında güzeldi şimdiyse anılarda güzeller. Sağlık olsun. Çokta selamlar ve İyi akşamlar.

        Liked by 1 kişi

        • Alev Hanım, dediğiniz gibi her şey zamanında güzel, şimdi müzik telefonlarda. You Tube veya diğer yerlerden müzikleri bulup izleyip dinliyorlar. Ben yine de sevdiğim müzikleri dinlemeye devam edeceğim, hoşça kalın.

          Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s