Camdan dışarıya bakınca görünenler ruhumu karartıyor. Caddelerde konvoy halinde giden arabalar, geniş yollar, köprüler, yüksek binalar ve koşturan bir kalabalık. Evin önünde, yanında veya yakınında nefes alınacak boş bir alan bile yok. Eskiden yüzümüzde hissettiğimiz rüzgâr artık esmiyor, üç beş ağaç sanki ortadaki süsler gibi duruyor. Geceleri yıldızlar bile şehir dışına taşınmışlar.
Göze çarpan her boşluk yüksek binalarla doldurulurken, çocuklarımız oynamak, uçurtma uçurmak için bile bir yer bulamıyor. Molozlarla doldurulup bozulan sahillere yollar ve parklar yapmak yerine, her yerde doğayı ön plana almak günah mı olur?
Çocuklar eline uçurtmasını alıp kapıda uçuramadıktan sonra taşıma hizmetlerin ne kıymeti var. İlle bir arabaya binip öyle mi parklara gitmek gerek?
Medeniyet bu olamaz, bulunduğun çevrede nefes alamadıktan sonra, insan yaşadığını hissedip nasıl mutlu olacak?
Çocukluğumuzda uçurtma bizim en büyük merakımızdı, kendimiz yapar ve her fırsatta uçururduk. Paramızla satın alamadığımız iplerini ise peder beyin Amerikan çoraplarını sökerek hazırlardık. Evimizin önündeki veya yakınındaki alanlarda sevinçle rüzgârı takip ederdik. Ona göre uçurtmamızı havalandırır, ipini sonuna kadar açardık. Gözle zor görünen yükseklikte, sanki onunla bizde süzülür ve özgürce etrafı seyrederdik. Uçurtma sevgisi hiç tükenmedi, ancak zamanımız ve dolan çevremiz bizi sınırlamaya başladı. Sizler sunduğum uçurtma şiirim benim içimdeki heyecanı tam olarak yansıtıyor.
Uçurtma
Hatırlıyorum da yemyeşil çayırlarda
Tepemizde süzülen renkli uçurtmamızın ipine
Kâğıt parçalarını geçirir
O çocuk aklımızla
Haber gönderirdik gökyüzüne
Diyorum ki
Şimdi hayallerimizde bile süzülemeyen
Uçurtmalarımızın ipine
Dört köşe bir kâğıt parçası geçirsek
Her bir köşesine
Hem anlatabildiklerimizi
Hem de anlatamadıklarımızı yazsak
Ortasına da eklesek
İçimizde derinlerde gizlediklerimizi
Sonra bir umutla göndersek onu en tepeye
Yukarıdakilere yakın bir yere
Dualarımız hayali uçurtmalarının iplerinde
Dönerek yükselirken gökyüzüne
Kâğıdın üzerinde yazılmış gizli kelimeler
Karışıverse bir sihirle birbirlerine
Bir hayal cümbüşü yaratılıverse tepemizde
Hayallerim görünmeyen uçurtmaların yüreklerinde
Umut rüzgârlarıyla süzülürken gökyüzünde
Nedense yüreğim pır pır
Bekliyorum heyecan içerisinde
29 12 2008
Babamla çok güzel kocaman altıgen uçurtmalar yapardık. İki erkek kardeşim uçurur ben de kağıttan mektup yollardım. Aklıma Cahit Sıtkı Tarancının şu dizeleri gelir hep
Affan Dede’ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Çember de çevirdik,horoz şeker de yedik, topaç da çevirdik.
Çok mutlu oldum yazınızı okuyunca. Anımsattıklarınız için teşekkür ederim.
BeğenLiked by 1 kişi
Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizeleri çocukluğumuzu çok güzel ve net anlatıyor. Bazı tanıdıklarım yazılarımın naif bir üslubu olduğunu söylüyorlar ama bence yaşadığımız zamanların böyle bir havası vardı. Ben sadece görüp yaşadıklarımın etkisiyle yazıyorum. Sizi bu zor günlerde bir nebze de olsa şiirimle mutlu ettiğime sevindim. Selam ve sevgilerimle.
BeğenLiked by 1 kişi