Etrafta benim gibilerden çok fazla kalmadı galiba. Karım geniş kapasiteli bir hafızam olduğunu, gerekli gereksiz her şeyi hatırladığımı söylüyor. Aslında haksız da sayılmaz, bu sonradan RAM’larla ekleme yapılarak genişletilmiş bir bellek değil. Fotoğrafik hafıza kapasitemin doğuştan yüksek olduğunu düşünüyorum. Yemeyip içmeyip gözümle gördüğüm, duymayan kulağımla işittiğim, dokunup hissettiğim ve tattığım çok şeyi zihnimin bir yerlerine kaydedip depolamışım.
Derinlerde kayıtlı olan bir şeyler olmadık zamanlarda, alakasız bir şekilde aklıma gelebiliyor, sadece o kayıtların gıdıklanması yeterli oluyor. Ne yapabilirim, bu yaştan sonra ana hafızayı tarayıp temizlik yapacak bir halim de yok. Üstelik bu iş Facebook olayı gibi içeriye girdin mi çıkış yok, sadece dondurabiliyorsun.
Bu arada yıllarım kütüphanelerde geçti gerçekten, okuma konusunda hiç fena sayılmam ama konu bilgilerden öngörülere ulaşmaya geldiğinde iş sarpa sarıyor. Okuyup, bilgi edinmek ve bunlardan gelecekle ilgili fikirler geliştirmek bambaşka bir şey, bunu gerçekleştiren kişi sayısı da çok fazla değil. Bildiğim en önemli kişi, ufkun ötesini görebilen biri.
Ülkedeki insanların hem kalbinde hem de beyninde kendisine önemli bir yer edinmiş. İnsanların güçlerini bir araya getirip, ortaya bir ulus devlet çıkarmış. Sıfırdan başlayıp inanılmaz işlere imza atıp ülkeyi ekonomik olarak kendi kendisine yeten çağdaş bir devlet haline getirilmesine ön ayak olmuş. Siz onu çok iyi biliyorsunuz.
Dünyayı ve gelişmeleri doğru bir şekilde okumak, gelişmeleri akıl ve bilimin ışığı altında tarafsız bir gözle değerlendirmek çok önemli. Bunu yapamadığınız zaman boşa konuşulmuş oluyor, öngörüler bütün özelliklerini yitirip sıradan sözlere dönüşüyor. Bu sözlerin arkasından yürümek de yanlışları yaratıyor ve birikmesine yol açıyor.
Yanlışları medya oyunlarıyla yutturmak, iyi gibi göstermek çok zor değil ama bir yere kadar. Sahip olunan kaynaklar sınırlı ve bunları paylaşan kişi sayısı sürekli artarken gerçekleri gizleme çabaları sadece günleri çalıyor.
Cahillerin cesareti bizleri yetiştiren büyüklerimiz ve öğretmenlerimiz de olduğu gibi bizim içimizde yok. Bizlere öğretildiği gibi bizim olmayan hiçbir şeye el sürmüyor kıt kanaat geçinmeye çalışıyoruz. Hırsızlık, yalan söyleme, insanları kandırma ve sahtekârlık yapımızda yok. Yapılan haksızlıkları ibretle seyrediyoruz, ruhlarını satan insanların dönüşümlerini artık eğlenerek izliyoruz. Genç insanların gelecek umutlarının nasıl yerle bir edildiğine ise üzülerek şahit oluyoruz.
Hak etmediklerini yaşayan sessiz çoğunluğun içinde yol alırken, öngörülerde bulunmanın zorluğunu görüyorum. Hafızam zehir gibi bilincindeyim ama o sürekli kayıt yapan fotoğrafik araçlarım artık çevresine dikkatle bakmaktan bile çekiniyor. Bildiği gibi bakmadığı için sadece osuruktan öngörülerde bulunuyor ve sürekli olarak hata sinyali veriyor. Bu durumu açık ve net bir şekilde bilmeme rağmen ben hâlâ her konuda sanki gerekliymiş gibi tahminler de bulunuyorum. Sonuçta da kesintisiz çuvallıyorum.
Ne yaptıysam artık gerilerde kaldı, bunların bana şu an hiçbir faydası olmadığını görüyorum. Geçmişi tarihin derinliklerine çoktan gömdüm, övünüp gururlanacağım günler zihnimde sanki binlerce yıl geride. Oradan oraya koşturduğum hareketli günler yerini durağanlığa bıraktı, şimdi üçte bir indirimli taşıt kartım bile var. Hayat böyle bir şey işte, yaşlandığımızı kabulleneceğiz.