İnatçı ve dik başlı biri olduğumun farkındayım. İnsanın karakteri bu, ne kadar törpülenmeye çalışılsa da bir yere kadar oluyor. Ben sadece dışarıya karşı değil kendi içimde de kendimle inatlaşmayı sürdürdüğümün farkındayım. Hayatım sona erdiğinde nasıl bir durum ortaya çıkar diye düşünerek yola çıkıp yedi yıl önce bir şeyler karalamışım. Bu dizeleri de bu akşam notlarım arasında buldum. Ciddi bir ifadeyle okurken, karakterimin bu kelimelere yansıdığını fark ettim. Okurken ruhumun inadına güleyim mi yoksa hüzünleneyim mi bilemedim ama sözü uzatmadan yazdıklarımı paylaşmam en doğrusu diye düşünüyorum.
Sıra benim
Ben orada yukarıda tepelerde
Görünmeyen hayali bir bulut
Sen ise şimdi aşağıda
Gözlerimin önünde öylece yatan
Cansız bir beden
Farkındayım
Zamanın son zili sessizce çaldı
Bunca yıldır içiçe olan biz, artık yokuz
Bana hadi git deme ne olur!
Toprağa karışana kadar
Yalnız bırakamam seni
Olmaz!
İstesem de yapamam bunu
Anla beni!
Senin gören gözlerin benim şimdi
İzleyeceğim dikkatle
Bundan sonra yaşanacak her şeyi
Sakın korkma!
Birileri seni dualarla yıkarken de orada olacağım
Beyaz kefenlere sararlarken de
Sonra camide tabuta kolumu dayayıp
Oturacağım yanı başında
Görmeseler de beni
Dikkatle izleyeceğim herkesi
Konuşulanları duyacak
Yüzlerdeki hüznü görecek
Kalplerdeki acıyı hissetmeye çalışacağım
Oradaki riyakârlara ise
Maalesef hiçbir şey yapamayacağım
Gitmiyorum bir yere
Karşı karşıya duracağız
Kılınan namazda cemaatle
Hakkını gerçekten helal edenleri de etmeyenleri de
Göreceğim karşımdaki yüzlerde
Omuzlarda taşınırken sen
Kimseler fark etmese de
Bir uçtan ben de tutacağım
Mezarının içinde
Üstüne kapatılacak son tahtadan önce
Bir buse verip uzaklaşacağım yanından
Hüznümle gizlice
Son bir şey daha
Unut beni, gölgen olduğum günleri
Bekleme artık koşup sana yetişmemi
15 Ekim 2011