Yeniden eğitim

1984 yılının Aralık ayının başında askerlik yaptığım birlikten terhis olup İstanbul’a dönmüştüm, saçlarım üç numara, kilom ise 60 gibi yani incecik biriyim. Sekiz ay içerisinde üç defa buralara geldiğim için eski yaşamımdan çok da fazla uzaklaşmış değilim. Üstelik eskiden aklımın ucundan bile geçirmediğim üst düzeyde bir eğitime başlamak üzereyim.

İstanbul’a ayak bastığımın ikinci günü ayağımın tozuyla bir konser fırsatıyla karşılaştım, Timur Selçuk konseri için özel bir bilet bulunca hiç düşünmeden gittim. Kendisini daha önce canlı bir performansta izleme fırsatım olmamıştı. O gün konser çok keyifliydi, piyanosu başında sevdiğim bütün parçalarını dinledim ve herkesle birlikte ona eşlik ettim.

Süzülürken mavi göklerden yere doğru

Omzuma beyaz bir güvercin kondu…

Sekiz ay boyunca sadece parkanın cebinde gizlice cep radyosunda TRT FM’de müzik dinleyen, hafta sonları dışında askerlerden başka kimseleri görmeyen biri için bu konser sanki inanılmaz bir hediye. Hayat bana sanki kendince yeni yaşamına hoş geldin diyor,  bundan sonra her şey farklı olacak inan biraz diyor. Kendi kendimi böyle saçmalıklara inandırmaya çalışsam da yine de içimden bir ses umutlu olmamı söylüyor.

Kasım ayı itibarıyla başlamış olan işletme doktora eğitiminde, Peder Bey benim yerime gidip evraklarımın bir kısmını teslim etmiş ve programa kaydımı yaptırmıştı. Ben de hafta başında ilk fırsatta Beyazıt’ta eski fakültenin girişindeki binaya taşınmış olan Sosyal Bilimler Enstitüsüne gidip eksiklerimi tamamladım.

Eğitim süreci oldukça değişik, iki sene boyunca farklı bölümlerden dersler alıp seminer ödevleri hazırlanacak. Geçer notlarla bunlar tamamlandığında, enstitü tarafından belirlenen üç kişilik jüri karşısında bilim sınavı var. Başarılı olunursa tez aşamasına geçiliyor, bir danışman gözetiminde hazırlanan tez yine jüri karşısında savunuluyor, eğer tez kabul edilirse de doktor payesi alınıyor.

Öğrenci işlerimde işim bitince Adnan’la buluşup Çınaraltı çay bahçesinde oturduk, hasretimizi giderirken iki lafın belini de güzelce kırdık. Birkaç gün önce biten askerlik görevim ve doktora başlıca konumuzdu, o da yüksek lisans tezini yeni tamamladı. Aslında sürekli mektup yazdığım için görüşmediğimiz günlerde neler yaptığımı az çok biliyor.

Gerçekten de askerliğe adım attığım ilk günden son haftasına kadar sürekli birilerine yazdım, yazdıkça onlardan da mektuplar geldi. İstanbul’dan haberler aldıkça kendimi oralarda yalnız hissetmeyip ortama daha iyi uyum sağladım. İlk haftadan sonra mektupların dağıtıldığı her gece hiç yoksa ailemden ve arkadaşlarımdan üç dört mektubum gelirdi. Askerler arasında çok popüler olmuştum, sekiz ay boyunca çevremde benim kadar yazan ve mektup alan kimse olmadığına sahip olduğum her şeyin üzerine iddiaya girerim.

Artık iki yıl süresince her sene İşletme Fakültesindeki beş ayrı bölümden dersler seçip onlardan seminer ödevleri hazırlamam ve geçer not almam gerekiyor, bu not ise en az seksen beş olacak. İlkokuldan sonra on üç yaşımda ortaokulda beş yani elli seviyelerinde bir not ortalaması ile eğitime başlamış ve fakülte bitimine kadar bunu keyifle sürdürmüştüm. Ömrüm boyunca bir kere olsun takdir veya teşekkür almadım, almamak için de çırpındım, çünkü bana hiçbir şekilde inek denmesini istemiyordum.

Bu takıntı geçen sene mecburen ortadan kalktı, yüksek lisansta geçerli not yetmiş beş idi. Ben de derslere devam edip düzenli olarak çalıştım. Doğal olarak yapılan imtihanlarda istenen not seviyesini tutturdum, hatta ortalamam seksene yakındı. Bu ortalamalarım eskiden olsaydı, ev takdir ve teşekkürlerle dolardı. İşin komik yanı aldığım yüksek notlar artık beni rahatsız etmiyor, notun üzerine yatma gibi bir lüksüm de yok.

Sosyal Bilimler Enstitüsü ve öğrenci işleri Beyazıt’ta olsa da doktora eğitimi öğretim görevlileri Rumelihisarı’nda fakültenin taşındığı yeni binada. Binalar Rumeli Hisarüstü’nde Boğaziçi Üniversitesinin yaklaşık bir durak ilerisinde yapılmış. Bu sene bütün fakülte burada eğitim görüyor, binaların hâlâ eksikleri var ve inşaat devam ediyor. Daha fazla zaman kaybetmeden fakültenin yolunu tuttum, 124 numaralı Bostancı Mecidiyeköy otobüsüne binip Etiler kavşağında indim, oradan geçen Rumeli Hisarüstü otobüsünü bekledim ve fakülteye ulaştım. İstanbul’da üniversitelere ulaşım öyle tek vasıtayla olmuyor ama Beyazıt’tan alışık olduğum için hiç problem etmiyorum.

işletmehü

Görsel:İşletme fakültesi mezunları ve mensupları-Göksel Yücel

Kütüphanedekiler beni karşılarında görünce çok sevindiler, yıllardır gide gele artık onların küçük kardeşleri gibi oldum. Gerçi bir ay önce doktora giriş imtihanları için gelmiştim, saçlarım askerlik biteli çok kısa bir süre olduğu için henüz kısacık. Okulda odaları dolaşıp hem asistan arkadaşlarla ve hocalarla sohbet ettim hem de almam gereken ders seminerleri için konuştum. Şu an bir ay geriden geliyorum ve arayı da hızlı bir şekilde kapamam gerekiyor.

Bizim devreden doktora eğitimine başlayan ilk kişi benim, artık tek başımayım ve akıl ve yardım alacağım kişiler ise sadece fakültede ki öğretim görevlileri. Onları zaten senelerdir tanıyorum ancak yapacağım seminer ödevleri konusunda birebir iletişimler sayesinde onlar da beni tanıyıp gayretlerimi görmeye başladılar. Daha önce kazandığım asistanlık konusunda ise artık isteksizim, ilk günlerdeki heyecanım ve isteğim maalesef yok oldu.

Seminer ödevlerimi alıp yolumu belirleyince bizim okulun ve yakındaki Boğaziçi üniversitesinin kütüphanelerini hallaç pamuğu gibi atmaya başladım. Bizim kütüphaneye her yeni gelen kitap ve dergiyi, hocalar daha görüp almadan ben gözden geçiriyordum. Böyle yoğunlaşınca da tez tadında ve yeni büyük orijinal seminer ödevleri ortaya çıktı.

 

işletme2

Hocam Doç.Dr.Beyza Hanım vasıtasıyla araştırma yapmak için gittiğim ECA Elginkan Holding’te en üst noktadaki kişi olan Kamil Oba Bey ile görüştüm. Kendisi Beyza Hanımın babasıydı ve araştırma için yaptığımız söylem bir anda değişti ve kendimi bir anda orada çalışıyor olarak buldum. Ertesi gün Holdingin Maltepe’de bulunan Elba şirketinde bütçe grubunda işe başladım.

Bölüm yöneticimiz Tülin Hanım, beni tereddüt bile etmeden grubun yılsonu bütçe çalışmalarına dâhil etti. Daha ilk geceden mesaiye kalınca suratım bir parça düştü ama yılmadım. Böyle yoğun bir ortamda kimsenin beni eğitmek, bir şeyler göstermek için zamanı yoktu, kendim öğrenmek zorundaydım. Ben de öyle yaptım, hemen ortama adapte oldum. Öğrenmem gerekenleri hızla kavradım ve işin bir parçası oldum.

Bundan sonra ki iş hayatımda kimsenin bana bir şey öğretmeyeceğini, kendimin öğrenip işimi yaratacağımı ve ileriye götüreceğimi söyleyen biri çıksaydı herhalde inanmazdım ama maalesef bütün iş hayatım böyle geçti. Hep kendim araştırıp öğrendim, her şeyi inceleyip işimi geliştirdim, sistemlerimi kurdum, programlarımı yazdım ve yanımda çalışanlara öğrettim.

Üçüncü ay itibarıyla Karaköy’de holdingin Elmor şirketinde pazarlama bölümündeydim, düzenli olarak beni yanına çağırıp görüşen Kamil Bey beni yönetici adayı olarak görüyor ve yetiştirmeye çalışıyordu. Bir sonraki ay beni Harbiye’de holdingin merkezine çekti ve orada değişik işlere yönlendirmeye başladı, hukuk işlerinde, ortaklık ve genel kurul çalışmalarında yer aldım. Personel seçme, eğitim konularında görevlendirilirken o arada şirketlere yeni giren kişisel bilgisayar ve program kurslarına gönderildim. Orada Lotus 123 kullanım programı için günlerce eğitim gördüm.

Kamil Oba Bey, benim bundan sonraki iş hayatımdaki uygulayacağım yönetim tarzımı çok kısa bir sürede ince bir dantel gibi ördü. Gerçek bir yöneticinin nasıl olması gerektiğini holdinge bağlı değişik şirketlerde farklı bölümlerde çalışarak, onu gözlemleyerek, onun yönlendirmelerini takip ederek öğrendim. Ancak işlerim artıp doktora çalışmalarım aksamaya başlayınca mecburen çok sevdiğim bu işten ayrıldım.

işletme3

Bütün ağırlığımı seminer ödevlerime verdim, yaptığım bu çalışmalar sırasında birkaçı hariç bütün hocalarımın yakın ilgisini ve yardımını gördüm. Yaptığım özenli ve istekli çalışmalarımla seminer ödevlerinden aldığım notlarla ortalamam 90 seviyesine geldi. Bütün eğitim hayatım boyunca ortalama notlara razı olan ve bununla yetinen ben, en zor olan son kısımda kendimi katbekat aşmıştım.

İki sene boyunca aldığım seminer ödevlerini başarıyla tamamlayınca, ikinci aşama olan bilim sınavı için başvurdum. Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından belirlenmiş olan üç kişilik jüri karşısında belirlenen günde girdiğim sözlü sınavda o kadar fazla heyecanlandım ki öylece kilitlenip kaldım. Bana sorulan ve sular seller gibi bildiğim kendi alanımdaki soruları bile algılamaktan uzağım.

Yaşadığım utançla birlikte hiç düşünmeden jüriden beni başarısız kabul edip bırakmalarını rica ettim. Bu talebime tereddüt bile etmeden karşı çıktılar, yaptığım tez tadındaki seminer ödevlerini hatırlatıp ne kadar başarılı olduğumu anlattılar.

“Biz seni tanıyoruz, heyecanla kilitlendiğin birkaç dakikayı göz önüne alamayız,” diyerek talebimi yerine getirmediler ve bilim sınavından beni başarılı bulup tutanakları imzaladılar.

Bana böyle güven duymaları benim çalışmalarımı olumlu yönde etkiledi. Tez aşamasına geldiğimde bana danışman olarak atanan Prof. Dr. Yıldırım Öner ile çalışmaya başladım. Tez konusu olarak Stratejik Planlamayı seçtim, hangi sektörde uygulama yapacağımı ise bir tesadüf eseri buldum. Daha önce aklıma bile getirmediğim bankacılık sektörüne yüksek lisans yıllarında tanıştığım biri vasıtasıyla bulaştım. Bankalar Murakabe Kurulunun destekleriyle bankalarda araştırmamı kolayca yapabileceğimi gördüm.

O arada elimden hiç düşmeyen Long Range Planning, Harward Business Review ve diğer önemli yabancı dergilerde okuduğum makalelerin yazarlarına yazılar yazdım. Yüksek Lisans tezimden beri Stratejik planlama konusunda yaptığım çalışmaları anlatıp, onlardan kaynak konusunda yardımcı olup olamayacaklarını sordum. Yaptığım belki çok saçma sapan bir şeydi ama içimden öyle gelmişti.

Bir süre sonra eve Harward Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Michael Porter’den koca bir zarf geldi. İçinde burada daha henüz çıkmamış olan son kitabı ve dergilerde yayınlanmış ama bilmediğim makale örnekleri vardı. Kendisinin CV’sini görünce resmen dudağım uçukladı, Amerikan başkanının şahsi danışmanlığından başlıyor ve onlarca kurulda, organizasyonda yönetim kurulu üyeliği yapıyor. Bu adam gönderdiklerine iliştirdiği mektupta ise her konuda hiç çekinmeden iletişim kurmamı söylüyordu. Bunların hepsi doğal olarak beni çok gururlandırdı.

Bu mektuptan sonra diğer mektup gönderdiğim yazarlardan ve Japon bankalarından kitap ve makaleler gelince çok sevindim. Doğru bir şeyler yaptığımı düşünerek tezime daha çok sarıldım, bana gönderilen bütün kaynakları defalarca okuyup inceledim.

Tez çalışmalarımla ilgili olarak çekinmeden kapısını çaldığım Prof. Dr. Beyza Oba Hanım, bir gün odasında beni Kapital Dergisi editörü Nilgün Hanım ile tanıştırdı. Kendisine yaptığım seminer çalışmalardan övgüyle bahsetti. Nilgün Hanım, hazırladığım çalışmalardan makale olarak yayınlanabilecekler varsa ona iletmemi isteyince dünyalar benim oldu. Böylece ilk makalem 1986 yılının Temmuz ayında Sanayide İlişkiler dergisinde yayınlandı. Kurulan bu kontak vasıtasıyla fırsat buldukça hazırladığım çalışmalar aylık yayınlanan bankacılık ve finans dergisi Kapital de yer almaya başladı.

O kadar fazla kaynak araştırması yapınca bunların fotokopilerinin çektirilmesi beni zorlamaya başladı. Allahtan o sıralarda kız kardeşim okulun çok yakınında yapılmaya başlanan asma köprü inşaatında çalışmaya başladı. Dergi ve kitaplardan işaretlediğim yerleri fırsat bulduğunda bana fotokopilerini çekerek büyük fayda sağladı.

Elimdeki kaynakları doğru ve yerinde kullanarak kendimce yeterli bir tez yaptım. Profesörlerim Yıldırım Bey ve Beyza Hanımın da olurlarını alınca, kız kardeşim daktiloda onu temiz bir şekilde yazdı. Ben de tezi enstitünün istediği miktarda çoğalttım ve Sahaflar çarşısına götürüp cilt yaptırdım. Sosyal Bilimler Enstitüsüne de doktora tez sınavı için başvurdum.

IMG_20190329_202433

‘Bankalarda Uzun Vadeli Planlama ve Türk bankalarına ilişkin bir uygulama,‘ başlıklı tezimin savunmasına 1988 yılı son ayında girdim. Sınavda jüri üyesi olarak bulunan Prof. Dr. Hayri Ülgen, hazırladığım kalın tezi incelerken bir sayfasında yer alan kaynak dikkatini çekti. İmtihandan çıkıp hemen odasına gitti ve Amerika’da basılmış olan kitabı alıp geldi, ilgili sayfayı açıp baktığında gözlerine inanamadı.

O İstanbul kabadayısı havasındaki ses tonuyla merakla sordu.

“Kitap bana daha yeni geldi, sen ne zaman okudun da kaynak olarak faydalandın?”

Cevabım basitti, bu kitaplar geldiğinde kayıtları bile yapılmadan kütüphanede ben onları inceleyip gerekli yerlerden notları alıyordum.

Lisans öğrencisi olarak başladığım İşletme maceram Doktora derecesi alarak bu şekilde on sene sonra son buldu. Yaşadığım o günlerin her dakikasından büyük keyif aldım, bana emeği geçen kişileri çok iyi biliyorum, onlar da bunu biliyorlar. Özellikle Prof.Dr. Beyza Oba Hanıma müteşekkirim, onun katkılarını ve desteğini hiçbir zaman unutamam.

Eğitimin sonunda aklımın bile ucundan geçmeyen bankacılık sektöründe çalışmaya başladım. Kamil Oba Bey’den öğrendiklerim işimi çok kolaylaştırdı, gerçekten de kurulmuş bir işe hiç girmedim, hep bölümleri kurdum ve geliştirdim. Çalışma hayatım süresince araştırma yapmayı, okumayı ve yeni bilgilerle donanmayı hiçbir zaman bırakmadım. Yeni çalışmalarımı makalelerle çeşitli ekonomi ve bankacılık dergilerinde okuyuculara anlatmayı sürdürdüm.

Şimdi de hayatıma edebiyat girdi, hikâyeler bilimsel ve finansal makalelerin yerini aldı. Ben yazdıkça daha mutlu oluyorum, karımın 93 yaşındaki anneannesi sürekli olarak bilgisayarı seyrettiğimi söylese de ben bunun böyle olmadığını biliyorum. Yazıyorum, çabalıyorum, göz hafızamı kullanarak yaratıcı yönümü öne çıkarmaya gayret ediyorum.

Hikayenin tamamlayıcı bölümleri:

Yokluklardan var etmek

Ehliyet

3 comments

  1. İnsan tırnaklarıyla kazıyarak sahip olduğu her şeyden büyük mutluluk duyuyor değil mi? Ve hayatında ona değer verip güvenen insanların olması ne güzeldir. Hayatın en güzel tarafı bu olsa gerek. Yaptığı işte iyi olup yastığa başını huzurla koymak da öylesine güzeldir ki. 😊👍

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s