Kendi ve güneşin etrafında dönen dünyayı ve yaşanan zamanı durdurma şansınız var mı? Cevabı çok basit, bunları konuşmak bile anlamsız, yaşam dün olduğu gibi bu gün ve yarın da devam edecek. Gözümüzü dünyaya açtığımız ân her şey otomatik pilota bağlıydı. Beslenme ve temizlik İhtiyaçlarımız belliydi, gösterdiğimiz tepkiler de o çerçevedeydi. Zaman denen bir kavram yoktu, sadece ihtiyaçlar vardı ve gerisi ise hiç yoktu.
Düşünmeye ve düşünceleri uygulamaya başladığımız andan itibaren renkler önem kazandı, siyah beyaz görünen her şey gökkuşağının renklerine büründü. Algılar ortaya çıkarken, zaman kavramı o andan itibaren unutulmaya ve önemsenmemeye başlandı. Yarın, dün, biraz önce biraz sonra gibi benzeri bir sürü kavram öne çıktı. Böyle olunca da o güne kadar doğru çalışan mekanizma farklı çalışmaya başladı.
Şimdiki zaman sürekli erteleniyor, çoğunlukla yok farz ediliyor. Yapılması gereken doğru şeyler yerine muhakkak bir başkası yapılıyor. Peki, sonra ne oluyor? Sonra bakıyoruz ki keşke denen bir kavram ortaya çıkmış, yapacaktım da olmadı, basiretim bağlandı, neden böyle oldu anlamıyorum benzeri cümlelerin arkasına sığınıp boşa geçirilmiş bir zamana kendimizi affettirmeye çalışıyoruz.
Olmuyor, saati geri alır gibi zamanı ve yaşananları geri alıp her şeyi yok farz etme şansımız yok. Buna yaşam kesinlikle izin vermiyor, zaman zaten gözümüzü dünyaya açtığımız o ilk saniyeden itibaren akmaya başlamıştır. Suyun önüne belki bir yere kadar set vurabilirsiniz ama zamanın ise asla. O başka bir efendidir, hükmedilemez.
Hayatımızda bundan sonra diye bir kavrama gerek yok, sadece şimdi ve şu ân var. Yapılacak, söylenecek olan her şeyin tam zamanıdır, bunu da dillendirmenin hiçbir manası yoktur. Bizler nasıl davranışlarımızdan ve söylediklerimizden sorumluysak karşımızdakiler de öyledir. Bize söylenen iyi veya kütü her sözün cevabını söyleyen hak etmiştir, bunu için aman ayıp olmasın, kırmayayım demenin bir gereği yoktur.
Sevgisini, dostluğunu sunanlara karşı çekinip karşılık vermemenin ve susmanın yanlışlığı da ortadadır. Size karşı sorumlu davranmayanlara karşı kendinizi sorumlu veya öyle davranmaya zorunlu hissetmek çok anlamsızdır. Dünyanın kendi çevrelerinde döndüğünü düşünüp kırıcı ve kötü davrananları, zarar vermeyi alışkanlık haline getirenleri affetmek büyüklük değildir. Aksine onlara aynı şekilde karşılığını vermemek yanlıştır.
Korkuyu zamanın arkasına gizlemeye çalışmak marifet mi? Dünya zaten dönüyor, zaman akıp gidiyor. Yaşam ortada, işte tam o anda yaşanılıyor. Bunu beynimizin içinde sonradan çeşitli senaryolarla, yeni roller yaratarak tekrar yaşatmanın ne anlamı var? Bunu içimizden düşünürken bile farkında olmadan o ân kaçırılıyor. Bize özel verilmiş bir yaşamı ve zamanı kullanırken gerektiği kadar özen göstermemiz gerekmiyor mu? Eğer bunu yapmanız gerekiyorsa lütfen hiç konuşmayın, sadece yapın. Kimsenin kimseye kızmaya ve gücenmeye hakkı yok.
Bunlar sizlerin hep bildiği şeyler değil mi? Şimdi derin bir nefes alın ve biraz önce okuduklarınızı unutun, bunların ciddiye alınacak bir yanı yok. Hayatı nasıl olsa alıştığımız gibi yaşamaya devam edeceğiz. Dünyadan ve zamandan size ne?
O şarkı sözlerinde olduğu gibi,
Dünya durmadan dönüyor dönüyor
Atlıkarınca dönüyor dönüyor
Yalnız dönmeyen bana sensin
Bekliyorum hep nerelerdesin.
Bu dizeleri farkında olmadan kaybettiğimiz şimdiki zamana gönderiyorum. Allah rahmet eylesin, pek hatırlamıyorum ama herhalde iyi bir şeydi. Sahi biz geniş zamana ne vakit geçtik?