Masal gibi-Urfa 6

Abimin okulu Haziran ayı içinde tatile girdi, eminim o da içinden derin bir soluk almıştır. Onu okuldaki dersler değil de babamla ev ödevlerini hazırlamak çok yormuştur diye düşünüyorum. Çocuk kulağını bir el tutarken nasıl dikkatini önündekine verip, çarpım tablosunu veya bir başka şeyleri öğrenebilir? Babam askeri disiplini her dakika her yerde devam ettiriyor, bizler de yakında bu yaşımızda herhalde askerlik yapıyor gibi olacağız. Acaba bir gün yanında bana da bir tüfek getirir mi?

3 Temmuz günü Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle Cezayir’in bağımsızlığını sağlayan deklorasyonu imzalamış ve böylece 132 yıl sonra Cezayir’de Fransız egemenliği sona ermiş. Babam oraların eskiden Osmanlı devletinin toprakları olduğunu söyledi. Ben nasıl olsa okulda öğrenirsin diyeceği için işin üzerine bilerek fazla gitmedim.

Görsel Vikipedia-Cezayir savaşı kolaj

Artık evin çok yakınlarda bulunan çayıra akşam üstleri annem, bebek ve annemin asker aile tanıdıkları ile birlikte güneşin yakıcı etkisi bir parça azalınca pikniğine gidiyoruz. Küçük kız kardeşimin bebek arabasına gelirken ben de yandan tutarak yardımcı oluyorum, annem arada bir onu oynamak için bana verse kim bilir neler yaparım.

Urfa 1962

Gazocağı üstüne konulmuş çaydanlıkta pişirilen çayın kokusu insanın burnuna çok hoş geliyor. Doktor amca burnumdan leblebiyi alınca galiba daha iyi koku almaya başladım, yani burnumun diğer deliğine de böyle bir şey yapsam diye düşünmüyor değilim ama işte o zaman terliği yediğimin resmidir.

Annem ve diğer anneler yere serdikleri yaygılara oturmuş çaylarını içip sohbet ederlerken biz çocuklar da etrafta deliler gibi koşturup oynuyoruz. Kışın kendi başıma evde odada oynayarak geçirdiğim saatlerin acısını şimdi diğer çocuklarla birlikte sürekli koşturarak çıkartıyorum.

Bir gün babam evde gördüğü bir akrebin etrafına mavi ispirtodan döktü ve çakmağıyla tutuşturdu. Alevler bir anda akrebin etrafını sardı. Biz uzaktan merakla bakarken babam akrebin kendi kendini sokup öldürdüğünü söyledi. Bizler burada hep cibinliklerin altında uyuyoruz, hiç birimiz şimdiye kadar akrep tarafından sokulmadık ama annemi elektrik ısırdı.

Duyduğumuza göre ütü yaparken ütünün kablosu bir yerden açılıp kaçak yapmış ve o ütü annemi ısırıp yerden yere vurmuş. Ağzından simsiyah sular gelmiş ama ben bunları kendi gözlerimle görmedim, babam onu aceleyle hastaneye götürdü. Geri döndüklerinde annem çok bitkindi, birkaç gününü yatakta yatarak geçirdi, o arada Gülşen Teyze Semra bebekle ve bizimle ilgilendi.

Görsel: Twitter

5 Ağustos 1962 günü Amerikalı yıldız Marilyn Monroe Hollywood’da ki evinde ölü bulunmuş. 36 yaşındaki artistin intihar ettiği açıklanmış. Bu habere annem çok üzüldü, filmlerinden bir kaçını daha İstanbul’da evlenmeden önce seyretmiş. Böyle genç bir yaşta güzel bir kadının ölmeye karar vermesi çok üzücüymüş.

Aynı gün Nelson Mandela Güney Afrika Cumhuriyetinde tutuklanmış. Kabile şefinin oğlu olan Mandela üniversitede hukuk eğitimi aldıktan sonra Johannesburg’da sömürgeciliğe karşı olan Afrika Ulusal Kongresi partisine katılmış ve gençlik kolları kurucu üyesi olmuş. Kışkırtıcı aktivitelerde bulunduğu ileri sürülerek tutuklanmış. Kışkırtmak, tutuklanmak sözcükleri benim için pek anlaşılır kelimeler değil. Hayatımızda bu kadar çok kelime varken bunları öğrenmeye ömrümüz yeter mi?

Görsel: Akşam

20 Ağustos günü Berlin duvarını geçmek isteyen Berlinli bir genç vurularak öldürülmüş. Beş bin batı Berlinli eylem yaparak bu vahşeti protesto etmiş. Bu olayı aklım almıyor, yani duvar bu sonuçta üstüne çıkarsan popona terliği yersin olur biter. Babam sorunca işin doğrusunu anlattı, söz konusu olan özgürlükmüş.

Görsel: Yeniçağ gazetesi

Onun ne olduğunu sorduğumda ise birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesi durumuymuş.

Böyle anlatınca kafam karıştı,

“Yani benim evde şimdi özgürlüğüm mü kısıtlanıyor?” diye sorunca kaşlarını çattı.

“Sen daha küçük bir çocuksun, neyin doğru yanlış olduğunu bile bilmiyorsun.”

“Bunları ne zaman öğreneceğim?”

“Okulda öğretmenlerin öğretecek.”

Yine dönüp dolaşıp aynı yere geldik, benim bir an önce okula başlayıp bu sözlerden kurtulmam gerek.

Daha henüz deprem denen şeyle karşılaşmadım ama 3 Eylül günü İran’da büyük bir deprem olmuş ve 20 bin kişi ölmüş. Deprem yerin sallanmasıymış, bu büyük abilerin yaptığı danslar gibi değilmiş, evler yıkılıyor ve içinden kaçamayan insanlar taşların altında ezilip ölüyormuş. Eğer deprem evdeyken olursa ne yapacağız deyince annem en güvenli yere gideceksin dedi. Kapı eşiği de olabilirmiş, ben her zaman yaptığım gibi kapının içinde iki ayağımla tutunarak en yukarıya kadar tırmanırım.

Görsel: Geçmiş gazete

Üç gün sonra bu sefer bizim ülkede Iğdır’da deprem olmuş, bunlar galiba birbirlerini kıskanıyorlar. Bu depremde de 5 bin ev yıkılmış ve 25 bin kişi evsiz kalmış. Bize gelsinler diyeceğim ama bebekle birlikte artık evde hiç yer kalmadı.

Görsel: Twitter

18 Eylül 1962 günü Kıbrıs’ta Rauf Denktaş’a suikast teşebbüsünde bulunulmuş. Babam anneme Kıbrıs’ta suların kaynamakta olduğunu söylerken duydum, demek ki ocağın altını çok önceden yaktılar. Tencerede ne pişirmeyi düşünüyorlar bilmiyorum ama eğer yumurta kaynatacaklarsa ben de ondan bir tane isterim. İki de olur ama annem kızdığı için öyle söyledim, bizler her zaman tok gözlü davranmak zorundaymışız. Ben her gün yumurta yesem eminim hiç bıkmam.

Abimin okulda yeni eğitim dönemi başlarken evde kulaklarımın çekilmesini bile göze alarak onunla birlikte okula gitmek istedim. Ben onun yaptıklarını da yaparım, çizgiyse çizgi, fasulyeyse fasulye. Çizgileri, alfabedeki a’ları b’leri ben de çiziyorum, ne var yani. Okul konusunda bizimkilere yapabileceğim kadar baskı yaptım, ağladım, sızladım ve sonunda onları nasıl olduysa ikna ettim.

Bizimkiler gizlice abimin eğitim gördüğü yakındaki Şair Nabi ilkokuluna gidip müdürle konuşmuşlar. Ekim sonunda altı olacağımı ve çok istekli olduğumu söyleyerek ricada bulunmuşlar. Okul yönetimi bizimkileri kırmamış, deneme amaçlı olarak beni geçici öğrenci olarak okula kabul etmişler.

Görsel: pophistorydig

5 Ekim 1962 günü Beatles’in ilk önemli şarkısı, ‘Love me do’ piyasaya çıkmış. O günlerde eğitime başlayan okulda ben de siyah önlüğümü ve beyaz yakamı giyip, silgimi boynuma astım ve çantamla birlikte sınıftaki yerimi aldım. Sınıfta bir sürü çocuk var ama başımızda da erkek bir öğretmen.

Derslerde birkaç gün oyunlar oynadık, birbirimizi tanımaya çalıştık sonra bütün bunlar birdenbire sona erdi. Çantalardan defterler, kalemler ve fasulyeler çıkarıldı, karatahtada öğretmenin bize gösterdiği şekilde karakalemlerimizin uçlarını kalemtıraşlarımızla açıp defterlere çizgiler çizmeye başladık. Kalemlerin siyah uçları nedense çok çabuk kırılıyor, öğretmen çok bastırmamamızı söylüyor ama olmuyor ki.

Ben bu gösterilenleri bir yıldır evde abimle birlikte çizip duruyorum, artık biraz da oyun oynamak istiyorum. Sessizlikten sıkılınca derste kalemimi yere atıp oyun olsun diye önde oturan öğrencilerin ayaklarını gizlice çimdiklemeye başladım. Onların boş bulunup korkuyla bağırmalarına sınıftaki diğer öğrencilerle birlikte kahkahalarla güldüm. Öğretmenin beni diğerlerinin önünde uyarmasıyla bundan vazgeçmek zorunda kaldım ama oyun oynamayacaksak zaman nasıl geçecek?

Çizgileri çabucak çizip etrafıma bakarken yoldan geçen askeri bir araç görünce babamın bindiklerine benzettim. Oturduğum yerden fırlayıp ona sesimi duyurmaya çalıştım, doğal olarak öğretmen tarafından yine uyarıldım. Ders sırasında bütün dikkatimi önümdeki defterime ve öğretmenimin anlattıklarına vermeliymişim.

Görsel: tr-vikipedia

14 Ekim günü Manisa milletvekili ve Ulus gazetesi başyazarı Yakup kadri Karaosmanoğlu, partinin Atatürk ilkelerinden taviz verdiğini ileri sürerek Cumhuriyet Halk partisinden istifa etmiş. O günlerde sınıf öğretmenim de benim maalesef okula uyum gösteremediğimi bizimkilere ve okul yönetimine bildirmiş. Okuldan ve sınıftan alınıp eve dönmemi anlamakta zorlandım ama bizimkiler yaşımın okul için küçük olduğunu belirtip konuyu kapadılar.

Okuldaki arkadaşlarımdan ayrılıp eve döndüğümde kendimi yine annemin dizinin dibinde buldum. O ev işleri ve yeni doğan küçük kız kardeşim ile ilgilenirken, ben de onun görebileceği bir yerde boş makaralarımla hayalimde yarattığım kendi oyunlarımı oynamaya başladım. Sınıfta da böyle oyunlar olsaydı ne kadar güzel olurdu, sadece yazıp çizmek de ne demek?

22 Ekim 1962 günü ABD başkanı John F Kennedy, Küba’da yerleştirilmiş Sovyet füzeleri olduğunu açıklamış. Amerikan donanması Küba’yı ablukaya almış, füze krizi dünyayı nükleer savaş tehlikesiyle karşı karşıya bırakmış. Babam bu işin çok tehlikeli olduğunu anneme anlatırken bizler de duyduk. Füzenin nasıl bir şey olduğunu anlattı ama borular uçmaz ki, muhakkak kanatları olmalı. Babam bu sefer iyi attı galiba, bu arada abluka ile nükleer savaşın ne olduğunu sormam da anlamsız olacaktı. Bu birbirine taş atmaktan daha farklı bir şey olmalı.

Görsel: Twitter

28 Ekim tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği başkanı Nikita Kruşçev Küba’da bulunan füze üslerinin kaldırılacağını bildirmiş. Bir kur bir kaldır, yani bu iş resmen çocuk oyuncağına dönmüş. Üstelik uçtuğu söylenen ama inanmadığım borular için çıkarılan bu kadar gürültüye ne gerek var ki? Zaten ben abluka ile şu nükleer savaş işini bile öğrenemeden 20 Kasım günü Amerika Küba’ya uyguladığı ablukayı kaldırmış.

1 Kasım günü Sovyetler Birliği Mars’a ilk roketi göndermiş. O kocaman boru içinde bir kişi olmadan nereye gidebilir ki? Bu büyükler herhalde kendilerince birilerini kandırıyorlar ama ben şu çocuk halimle bunların yalan olabileceğinin farkındayım. Önce Mars nedir ve nerededir? Daha önce gitmişler mi ki oranın yolunu biliyorlar?

Şimdi okulda olsaydım bunları hemen öğretmenime sorardım, yani küçük bir çocuğu okulda idare etmek bu kadar zor muydu? Oyun da oynar ders de yapardık, ben de aklıma takılan soruları böylece her fırsatta sorar öğrenirdim.

22 Kasım günü hükümetin davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Kıbrıs Cumhurbaşkanı III Makarios’un gezisi olaylı geçmiş. 26 Kasım günü de ABD Türkiye’de ki füze üslerini kaldırmaya karar vermiş. Yani şu boruları uçarken bir görsem ne kadar iyi olacak.

Görsel: Nasa

14 Aralık 1962 günü Amerika’nın Mariner-2 isimli uzay aracı Venüs gezegeninin yakınından geçmiş ve oradan dünyaya bilgiler göndermiş. Eğer araçtaki makinalar mektup yazmışlarsa çok merak ediyorum onu hangi postacı buraya taşımış? Belki içinde, burada havalar güzel,  insanlar çiğköfte yapıyor ve lahmacun yiyorlar diye yazıyordur. Bu Amerikalılar öyle hiç bilmedikleri yerlere gideceklerine Urfa’ya gelseler onlar için çok daha iyi olurdu.

6 Ocak 1963 günü Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Siirt’te zengin petrol damarı bulmuş. Petrolden çeşitli yakıtlar elde ediliyormuş, gazocağının yanması, arabaların gitmesi, uçakların uçması yani taşıtların hareket etmesi ona bağlıymış. Bu dedikleri şeylerin kokuları evdeki gazocağı gibi kötüyse ben hiç koklamayayım, kesinlikle iğrenç.

Ocak ayının ikinci yarısında havalar burada da iyice soğudu, yine kar atıştırdı ama kardan adam yapacak kadar pencere kenarında kar birikmedi. Biz fazla hissetmesek de radyodan duyduk, şiddetli soğuklar ülkenin her yanını etkilemiş. Kar kalınlığı metrelerce yüksekliğe erişmiş, elektrik ve su kesilmiş, trenler yolda kalmış.

Görsel: Forum atmosfer

Çatalca’da kara saplanan trenle ilgili haber yapmak için 23 Ocak 1963 günü ayrılıp yola çıkan, Hürriyet gazetesi yazarı Yüksel Kasapbaşı, foto muhabiri Abidin Behpur ve araç sürücüsü Yüksel Öztürk’ün donmuş cesetleri Çatalca yakınlarında bulunmuş.

Görsel: Foto muhabiri

1 Şubat 1963 günü iki uçağın çarpışarak Ankara’da Ulus’a düşmesi sonucunda 80 kişi hayatını kaybetmiş. Ben geçen seneden beri söylüyorum, bu Ankara taraflarında bilmediğimiz bir şeyler var. Küçüğüm diye beni dinlemezler ama bari büyüklerden bir ikisi akıl etse de etrafa bakınsalar.

Görsel: Eski hayatlar

14 Şubat 1963 günü İngiltere’de Leeds General Infirmary hastanesinde, dünyada ilk kez insandan insana böbrek nakli yapılmış.

Görsel: en.vikipedia

Babama göre bu insanlık için çok önemli bir adımmış, ihtiyacı olan insanlara böylece gerekli tıbbi yardım sağlanabilecekmiş. Ancak doku uyuşması burada çok önemliymiş, çünkü her insanın yapısı birbirinden farklıymış. Doku ne demek bilmiyorum, ne neye uyuşmuyor onu da hiç anlamadım. Ah ben biraz daha okulda kalacaktım ki…

16 comments

  1. Kapının içinde iki ayağımla tutunarak en yukarıya kadar tırmanırım. Bakın bu işi biz 3 kardeş yarışma olarak yapardık. Beni de yaştan kayıpla okula almadılar 7 yaşıma yakın geç gittim 26 Aralık doğumlu olunca 3 ay fark oluyor. Piknikler vs evet aslında bizler çocukluğumuzu çok güzel yaşamışız. Kaleminize sağlık.

    Liked by 1 kişi

    • O zamanlar gün boyunca kapıların içine tutunarak kaç defa inip çıktığımı hiç hatırlamıyorum. Güzel günlerdi, kalabalık yoktu, yalan dolan ve sahtekarlık hiç yoktu. Güzel anılarınızı paylaştığınız için tekrar teşekkür ederim, yazmaya devam.

      Liked by 1 kişi

Yorum bırakın