1 Nisan şakası

079

2009 yılının Mart sonuna geldiğimizde, köpeğimiz Tarçın tam elli gündür kriz geçirmediği için seviniyorduk. Aylık rutin kriz periyodunu kazasız belasız atlatmak gerçekten çok iyi bir şeydi. Mart ayının son günü sabah ilk epilepsi krizi holde gelince onu her zamanki gibi sıkıca tutup korudum. Tarçın kriz bitip yorgun yere yığılınca, o arada ben de hemen temizlik için hazırlıklarımı yaptım. Dört buçuk senedir epilepsi ile mücadele ettiğimiz için tecrübeliyiz.

Onun hareketlenmesini bekliyorum, alıp banyoya temizlemek için götüreceğim ama yattığı yerde sık nefes alıyor ve hiç kıpırdamıyor. Ağır geçen krizde çok yorulduğunu düşünürken aniden tekrar krize girdi. Şimdiye kadar böyle bir şey yaşamadığım için şaşırdım ama yine bir yerlere çarpıp kendisini yaralamaması için onu tutup korumaya çalıştım.

Bu daha önce hiç karşılaşmadığımız anormal bir durumdu, hemen Veteriner Ömer Bey’i arayıp durumu anlattık. O gelmek üzere yola çıktığında Tarçın üçüncü krizine çoktan girmişti. O arada karımla birlikte berbat olan yerleri temizleyip Tarçın’ı kenara çektik. Veteriner Ömer Bey gelir gelmez Tarçın’ı kontrol edip ona sakinleştirici bir iğne vurdu. Bu iğneden sonra verilen ilacın etkisiyle mi yoksa yorulduğundan mı bilmiyorum ama Tarçın yattığı yerde hiç kıpırdamadan bir süre yattı. Onun kendine gelip ayağa kalkmasını beklerken krizler tekrar başladı. Ömer Bey yanımızda bir süre daha kaldı ama yaptığı müdahaleler bir sonuç vermedi. Akşama tekrar uğrayacağını söyleyerek işine dönmek üzere yanımızdan ayrıldı.

Ömer Bey akşam dokuz gibi geldiğinde, Tarçın’ın girdiği krizlerin sayısını bile unutmuştuk. Bilinci artık yokmuş gibi davranıyor arada havlıyordu, bizleri tanıyıp tanımadığından bile emin değildik. Onun bu durumu ikimizi de çok korkutuyordu. Tarçın’ı bu şekilde görüp bir şey yapamamak bizi resmen kahrediyordu. Yaşadığımız çaresizlik gerçekten de korkunçtu ama bu duruma dayanmaktan başka yapacak bir şeyimiz yoktu.

Ömer Bey, durumun ümitsiz olduğunu bildiği için gelirken yanında acılarına son verecek olan iğneyi de getirmişti. Son halini da görünce bize durumu anlatıp düşündüğü olayı anlattı ve bir karar vermemiz gerektiğini belirtti.

Karım da ben de sevdiğimiz bir canlının hayatına son vermeyi zerre kadar düşünemezdik ve bu kararı doğal olarak şimdilik erteledik. Böyle bir karar almak bizi ömrümüz boyunca rahatsız eder ve hiçbir zaman bunun ağırlığından kurtulup huzur bulamazdık.

Saat ona geldiğinde Tarçın can havliyle birden ayaklandı, birkaç adım atıp olduğu yere yığıldı. Biz olanları bir kenardan karımla birlikte korkuyla ve gözyaşlarıyla seyrederken, Ömer Bey hemen duruma müdahale etti. Birkaç dakika uğraştıktan sonra üzgün bir şekilde durumu açıkladı. Tarçın’ın kalbi on iki saattir aralıksız devam eden krizlere dayanamayıp durmuştu. Bizim karar vermemize izin vermeyip, yavrum bizlere büyük bir iyilik yapmıştı.

Ömer Bey yanımızdan ayrılırken, gözyaşlarımız yanaklarımızdan usulca aşağıya iniyordu. Onu ortada öylece bırakamayacağımız için, hareketsiz bir şekilde yerde yatan Tarçın’ı alıp soğuk olan balkona götürdük ve onu battaniyesine sardık. Camı da açıp soğuk ortamda onun kokmamasını sağlamaya çalıştık.

Ertesi gün onu nerede toprağa vereceğimizi de karımın kuzeni Nedret Ablayla konuşunca kararlaştırdık. Tarçın’ı onların Gebze’nin bir köyündeki evlerinin bahçesine defnedeceğiz. Nedret Ablaların ölen köpekleri de orada yatıyor.

Oyalanmak için gözyaşlarıyla etrafı silip temizledik, etrafı gün içinde arada bir silmemize rağmen çok kirli ve kokuyor. İşimiz bitince üzerime paltomu giyip Tarçın’ın yeni açılmış olan mama torbasını elime aldım. Sanki Tarçın’ın bana vasiyetiymiş gibi onları sokak kaldırımlarında gecenin bir yarısı sokak köpeklerine serperek dağıttım. Sabaha kadar karımın da benim de üzüntüden gözümüze uyku girmedi. Sıkça balkona gidip sanki üşüyecekmiş gibi oğlanı kontrol ettik. O artık huzuru bulmuştu, sakin bir şekilde öylece yatıyordu.

Öğlene doğru gelen Nedret Abla ile birlikte Tarçın’ı arabaya koyup köye doğru yola çıktık. Gözyaşları içinde bir buçuk saatlik o yolu nasıl kat ettik farkında bile değildik. Geniş arazide diğer köpeklerin gömüldüğü yerde bir çukur kazmaya başladık. 1 Nisan şakası gibi onu battaniyesiyle birlikte toprağa verdik.

O orada arkadaşlarıyla birlikte belki de hiç bilmediğimiz yeşil çayırlarda koşturuyordur ama biz karı koca onu hiç unutmadık. Onu hep sevgiyle hatırladık, çevremizdeki hayvanlara karşı da daha verici olduk. Köpek sahiplenmek isteyen ve fikrimizi soran kişileri de kesinlikle olumlu yönde teşvik ettik.

Tarçının her ölüm yıl dönümünde de onu bir şekilde hatırlamayı kendime görev edindim. Geçen sene de onunla ilgili olarak yapılan gazete röportajını ve resimleri sosyal medya hesaplarımda paylaştım. Ben ve karım köpeğimiz Tarçın’ı her sene sevgiyle anmaya devam ediyoruz, edeceğiz de.

2 comments

  1. Yazık… Bu -sosyal- medya bizi ne hallere getirdi…

    Ne çok yorulmuş zavallı Tarçıncık. İnsanların bir türlü beceremediği kadar düşünceli davranarak son yolculuğuna çıkmış sanki güzel göz..

    Liked by 1 kişi

    • Sosyal medyadan şikayetçi değilim, kulaktan duyacaklarımı gözümle görüyorum. Şaşkınlıkla utanıp uzaklaşmak yerine kelimeleri zamanında ve doğru yerde kullanıyorum. Geride bırakmanın huzuruyla yoluma devam ediyorum. Tarçın konusuna gelince gerçekten de bizi yaşanabilecek büyük bir vicdan azabından korudu. Onu çok özlüyoruz, o havlamayan, insanlardan uzak duran, istediğinde gelip kendisini bizlere sevdiren başına buyruk ama bizlere zarar vermeyi düşünmeyen iyi huylu bir evin sakiniydi.

      Liked by 1 kişi

Yorum bırakın